Sosyal Medyanın Dünü, Bugünü ve Özgünlük

Seray Öztürk
3 min readMay 6, 2024

--

ChatGPT gündelik hayatıma girdiğinden beri ilk defa ondan hiç yardım almadan bir blog yazısı yazıyorum. Dil bilgisi ve yazım hataları yapmamaya özen göstermeyi bile unutmuşum. Aynı zamanda üzerine yazıp çiziktirilecek konu bulmakta da zorlanıyorum. Her yerde aynı konular, aynı şakaları göre göre hayal gücümün kısıtlandığına şahit oluyorum.

https://www.jinhwajangart.com/

Sürekli aynı şeyleri görmeye başladıkça, bu “kişiselleştirilmiş algoritma” olayına şüpheli yaklaşmaya başladım. Gerçekten kişisel mi, yoksa kategorize edilmiş verilerden mi ibaretiz? Google benim internet mağazasında baktığım bluzu izlediğim Youtube videosunun yanında karşıma çıkarıyor olabilir. Ama reklamlar dışında internette kişiselleşmiş ne kaldı? Gelin internetin yakın geçmişinde gezelim biraz.

Yıllar önce internet bizim için onlarca hatta yüzlerce web sitesi demekti. Hatta internette “sörf” yapılırdı çünkü bu web siteleri arasında gezinirdik. Ben bunun son zamanlarına yetişebildim. Evimize 2006 senesinde internet geldiğinde 7 yaşındaydım. Birçok oyun sitesinde gezer ve her gün başka başka oyunlar oynardım. MSN’de arkadaşlarımla sohbet ederdim. Bu sırada pek çok popüler forum ve sosyal ağ sitesi vardı ancak oralar için benim yaşım küçüktü.

Sonra 2009 yılında arkadaşlarımla oyun oynama ve “chat” kavramlarını bileştiren Facebook’a üye oldum (Facebook’un büyümesinde “Oyunlar”ın etkisi bugün yeterince konuşulmuyor bence). Bugünkü anlamda sosyal medya yolculuğum burada başladı. 4 sene sonra hayatıma Twitter, sonra ise sırayla Instagram ve Snapchat girdi. Youtube, Instagram, Tiktok ve Twitter resmen tekelleşti. 10 sene sonra bu döngüye dibine kadar batmış durumdayız.

Tumblr 2010'ların başında herkese kişiselleştirilebilir bloglar sunuyordu. Herkesin farklı renk ve zevkle döşediği (ucundan HTML öğrendiği :)) blogları zamanın renkli ruhuna da uygun olarak çeşitlilik doluydu. Tumblr site politikaları gereği problematik bir mecraydı*, bu sebeple haklı cezalar aldı. Ama çeşitliliğe ve kişiselleştirmeye izin veren belki de son sosyal medyaydı.

Yine 2010'ların başında popüler platformlar arasında kişiselleştirmeye izin veren ve en azından URL’in ilk yarısı size ait/özel olan Blogspot vardı. O da güvenliği sağlayamamsı nedeniyle davalık oldu. Bugün bu yazıyı her internet platformu gibi kullanıcı adım alan adından sonra gelen Medium’da yayınlıyorum.

Bireyselliğin bu kadar yüksek olduğu bir çağda girdiğimiz siteler (artık uygulamalar desek daha doğru olabilir) ve sitelerin yapısı aynı. Instagram sayfanızda milyonlarca takipçiniz olabilir ama takipçi sayınızın ve içeriklerin çerçeveleri herkesle aynı yerdedir, bellidir. Medium geçen sene profilinizin arka planındaki renkleri değiştirme özelliğini bile kaldırdı.

Haklı sansür, kalıplaşmayı da beraberinde getirmek zorunda mıydı? 2010'ların ortasına kadar vahşi batı kıvamındaki interneti ehlileştirmenin yolu tek tip platformlarda vakit geçirmek mi? Bu yolculuk devletlerin yasa dışı durumlara el atmasıyla başladı. Bugün bulunduğumuz noktada ise platformlarda ne konuşup konuşamayacağınıza yasalar değil, sermayesi ile devletlere kafa tutan Meta, Youtube gibi tekeller karar veriyor. Bu tekellerin istedikleri ise çok açık: daha fazla etkileşim ve dolayısıyla para.

Peki ya insanın özgün içerik üretme yeteneğinin yapay zeka çağında ne kadar şansı var?

“Kötü haber tez yayılır.” atasözü (belki prensibi demek lazım) sosyal medyada çok iyi işliyor. Bu atasözünün “Yanlış haber tez yayılır.” şeklindeki revizesinin lügatımıza girmesi an meselesi. Ben bu gerçek ötesi çağda etkileşim uğruna yanlış, manipülatif veya yapay zeka ile üretilmiş vasat altı içerikleri görmekten çok sıkıldım. Dünyanın her yerinden buna örnek verebiliriz. Twitter’da farklı görünmeye çalışsalar da birbirinin kopyası olduğu bariz haber hesapları, birçok asılsız haber yayıyor. Akan Abdula, araştırmalarında Twitter’ın Türkiye gerçekliğinin sadece %21'ini yansıttığını gördüklerini söylüyor. Ancak yalan yanlış haberlerin ve linç kampanyalarının Twitter’dan diğer sosyal medyalara ve hatta bazen televizyona sıçrayabilmesi huzursuzluk verici. Bu hesapların yaptığı manipülasyon bambaşka bir boyutta.

Başka bir örnek de Instagram’dan. Komediyi bile bayağılaştıran ve hepsinin sahibi az çok aynı olan şu hesaplar Twitter’dakilere göre daha masum. Aynı mizah anlayışı, benzer reklamlar ve farklı kişilerin içeriklerini çalma suçlamaları ile bu hesaplardan en az biri Instagram’da karşınıza mutlaka çıkmıştır.

https://shorturl.at/tHM46

Bu tweette de yer alan teori bu aralar ilgimi çekmeye ve bir soruyu sürekli kendime sormama yol açtı. Etkileşim peşinde koşan sosyal medyalar ve bu tekelleşme, 2010'ların ortasında interneti gerçekten öldürmüş olabilir mi?

Bir sonraki yazımda internetin olası ölümü hakkındaki teorileri inceleyeceğim.

*Tumblr düşünce özgürlüğü altında her türlü hastalıklı düşünceye yuva olmuş platformlardan biridir. Bu konu hakkında dehşet veren ama bir o kadar da ilgi çekici bir oynatma listesini buradan izleyebilirsiniz.

--

--