“Verimlilik Hastalığı” ve Yetersiz Hissetmek

Seray Öztürk
2 min readJun 2, 2020

--

Geçen eylül ayından, sevgili Özgür ve Aslı ile konuşmamızdan aklımda 1–2 cümle kaldı. Özgür’ün zamanını hep “verimli” bir şeyler yaparak geçirmek zorunda hissettiğini ve benim de “Ben de bunu yaşadığımın farkına vardım ve buna bir dur dedim.” dediğimi hatırlıyorum. Sevdiğim ama verimli olarak nitelendirmeyeceğimiz şeyleri (örneğin hiçbir şeyle uğraşmadan yatmak, dinlenmek veya sosyal medyada dolaşmak) yaparken kendimi suçlu hissetmek istemiyordum çünkü. Keşke şimdi de dur desem ve bu his gitse.

Son zamanlarda hayatımda çok güzel gelişmeler oldu, 3–5 ay öncesine kadar hayalini kuramayacağım şeylere sahip oldum. Bunları çevremle paylaşmaktan gurur duydum, benim adıma sevinen kişilere de tekrardan teşekkür ederim. Ama her şeyde olduğu gibi başarıda da insanın elde ettikçe daha çoğunu hissettiğini fark ettim.

Bu sabah katılmayı çok istediğim ve kabul alacağımı düşündüğüm bir eğitimden red cevabı aldığımı öğrendim. Bir süre yatağımda öylece oturdum ve sanki daha öncesinde hiçbir eğitime kabul edilmemişçesine üzüldüm. Kendime hala gelmiş sayılmam aslında. Kendimi eğitim için yeterince kalifiye zannederken, yetersizlik hissinin orta yerinde buldum kendimi.

Bugün SQL derslerine başlayacaktım, ama bu olaydan sonra kendime biraz izin verdim. Şimdilik savunma mekanizması olarak kahveyi kullanıyorum, bana daha iyi hissettiriyor. Bunun yanında “verimli” sayılmayacak şeyler yapıyor ve etkisini üzerimden atmaya çalışıyorum.

Peki ne oluyor? Yapmam, öğrenmem gereken bir şey varken kendime izin verdiğim için yine kötü hissediyorum. Şaka gibi değil mi?! Bu döngüye ilk girişim değil ama sanırım ilk defa farkındayım ve net gözlemleyebiliyorum.

Günümüzde depresyon ve anksiyete vakalarının artmasına hiç şaşmamalı gerçekten.

Neden böyleyim? Ya da böyleyiz? Neden emek verip kazandığım onlarca şey, tek bir başarısızlıkla “Puf!” diye yok oluyor gözümde? Bir de bunun üstün benim “Verimlilik Hastalığı” dediğim şey geliyor ve kendimi daha da kötü, daha da yetersiz hissetmeme sebep oluyor.

Böyle konulardan bahsedildiğini duymuyorum. Sosyal medyanın en büyük sorunu bu zaten, her şeyin en iyi yönünü gösterdiğimiz, kötüleri kendimize sakladığımız platformlar. Ben bunun üzerinde düşünsem de somut bir çözüm bulabilmiş değilim. Çok ilgimi çeken ancak çözüm bulmakta zorlandığım bir konu bu. Bunu okuyan girişimci arkadaşlarım varsa bunun üzerinde çalışabiliriz bile :)

Sosyal medya bize bunu tam olarak gösteremese de, insanlar mükemmel olmak için yaratılmamıştır. Hepimiz düşüyor ve kalkıyoruz. Sizin de böyle hissettiğiniz anlar varsa, başkalarının da aynı engellerle karşılaştığını bilmek belki iyi gelir.

Şimdilik yapabileceğimiz en iyi şey “Farkında olmak” sanırım. Böyle şeyler olduğunda bu duygunun geçici olduğunu bilip hissetmek, kaçmayıp içimizi dökmek ve biraz da olayları akışına bırakmak.

--

--

Seray Öztürk
Seray Öztürk

Responses (1)